İskenderiye

İskenderiye

Whatsapp Facebook Twitter LinkedIn

Büyük İskender’in adıyla ölümsüzleştirdiği bir aşk kenti İskenderiye. Kleopatra’nın büyüsü, Akdeniz’in mavisi ve çölün sapsarı sıcaklığıyla buluşur burada. Ve elbette hiçbir Mısır gezisi İskenderiye görülmeden tamamlanmış olmaz. Yıllık turizm geliri 1 milyar doları aşan Mısır’ın, önemli turistik çekim noktalarından biridir. Kahire’nin hemen ardında dev bir çiçek başı gibi büyülü Nil Deltası. Yukarıdan bakınca, sanki onlarca kanalla bölünmüş renkli bahçelerdir görülen.

Pamuk, pirinç, meyve ve sebzeler; kumdan çalınan bereket ile yüzyıllarca yetişir. Antik çağın başlangıcını bir ucundan yakalamak için mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir İskenderiye. Antik Tanis ve Sais kentleri bugünki doku içinde, insanlar, evler, camiler, yollar ve diğer şeyler arasında çoktan kaybolmuşsa da; Akdeniz’in antik yaşam öyküsü gizemli bir biçimde soluk alıp verir bu coğrafyada.

İskenderiye deniz feneri, dünyanın yedi harikasından biri olarak nasıl belirmiş ve Akdeniz’i aydınlatmışsa; İskenderiye kenti de, yine binlerce yıl, sanat ve eğitimin başkenti olagelmiş. Yahudi, Yunan, Ermeni ve Arap yerleşimi ile sadece bir balıkçı kasabası olma kimliğinden sıyrılıp, erken dönem metropollerinden birine dönüşmüş.

Bugün, daha çok aşıkların ve ailelerin tatil noktası olarak bilinse de, İskenderiye; antik çağlara, insanlığın gizemli geçmişine doğru bir yolculuğun ilk durağı olmaya aday.

Gezilebilecek Yerler

Kentte modern ve konforlu otellerin plajlarında Akdeniz’in tadını çıkarabilirsiniz. İskenderiye’nin kumsal uzunluğu 140 km’yi buluyor. Yaz aylarında Kahire’den gelenlerin akınına uğradığını belirtelim. Bu yoğunluktan kurtulmanın yolu 20 km kadar merkeze uzak Montazah bölgesine yönelmek. Toplam 150 hektarlık bu alan bir park olarak düzenlenmiş. Walt Disney mimarisinin buraya da el attığını belirtelim. Osmanlı’nın bölgedeki yöneticisi Hidiv Abbas’ın sarayı da alanın ortasında görülebilir. El Montazah Parkı olgun ağaçlarıyla şehrin mesire mekanı.

Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri, Pharos Deniz Feneri bugün yerini Memlûk Sultanı Kayıt Bey’in kalesine bırakmış. Dünyanın her yanından gelen konuklar sanki deniz feneri buradaymışçasına heyecanla ilk buraya yöneliyor. Deniz feneri; Fransız ve Mısırlı araştırmacıların 1990 yılında başlayan çalışmaları sonucunda, Helen araştırmacısı Jean-Yves Empereur tarafından ortaya çıkarılmış.

İskenderiye; Doğu ve Batı limanlarının ortasında yukarı doğru uzanan bir “T” harfi biçimde genişliyor. Kale bu “T” nin en ucunda. Bu yüzden kalenin tepesinden bakıldığında şehrin iki yanı da rahatlıkla görülebiliyor. Balıkçı tekneleri ve beyaz yelkenlilerle dolmuş mavi deniz etkileyici bir manzara sunuyor. Bundan sonra girişi kalenin yanında bulunan Denizcilik Müzesi sıradaki durak olabilir. Müze, 1984’te Walt Disney şirketi tarafından restore edilmiş.

Ras Al Tin Sarayı, batı yönünde bulunuyor ve Mısır tarihinde çok önemli bir yere sahip. Kral Faruk, burada monarşinin sonunu getiren imzayı atmış. Bu bölge, teknelerin ve pahalı yatların bulunduğu kumsallarla devam ediyor.

Faytonları kullanarak bir yerden diğerine gidiliyor. İskenderiye Kütüphanesi’ne giderken faytona binebilirsiniz. Yol boyu görecekleriniz eşsiz bir estetik deneyim sunuyor. Greko-Romen mimarinin sütunlarla belirgin meydanları, görkemli İslam kubbeleri ile donanmış.

Kültür ve Eğlence

Bugünkü İskenderiye Kütüphanesi, tıpkı yanmış, yıkılmış ilk kütüphane gibi; bilim, kültür ve sanat için oluşturulmuş oldukça büyük bir yapı. Modern kütüphane 2002’de açılmış ve yüzü denize dönük, 160 metre uzunluğunda bir silindir olarak tasarlanmış. Cam ve aluminyum malzeme ile inşa edilen bölümler, papürüs biçimi verilmiş yüz bakır alaşımlı sütun üzerinde duruyor. Kütüphane koleksiyonunda, tümüyle sayısallaştırılmış ve okuma salonunda kullanıma açık, 8 bin antik elyazması ve kitap bulunuyor. Ana okuma odası da kütüphanenin büyüklüğüne yaraşır ölçülerde. Kütüphane bünyesinde ayrıca; konferans salonları, müzeler, sanat galerileri, restorasyon atölyeleri ve planetarium da bulunuyor.

Greko-Roman Müzesi, çok sayıda şık villanın arasında bulunuyor. Sergilenen Grek ve Roma kültürünün zengin örnekleri yanısıra, İskenderiye’de hüküm sürmüş Arap, Türk, Ermeni diğer kültür örnekleri de bulunuyor. Grek nekropolü müzeye oldukça yakın bir konumda; lahitler, Grek Amfi tiyatro günümüze ulaşan kültürel kalıntılar. En-Nebi caddesinin güneyinde bulunan Pompei Sütunu görülmesi gereken bir diğer anıt. Sütunun çevresindeki sfenksler, firavun uygarlığının bölgeye bıraktığı izlerden.

Ebu’l Abbas Camii; 13. yüzyıl Endülüs sufilerinden birinin türbesi üzerine 1775’te inşa edilmiş. Dört kubbesi ve yüksek minaresiyle bu camii İskenderiye’nin en geniş ibadethanesi.

Yeme İçme

Aslında belki de ilk görülmesi gerekenlerden biri İskenderiye’nin kafeleri... Denize bakan terasları, duvarda yağlı boyaları ve koca aynaları ile bu kafeler, bir marka olmayı başarmış. Kale ve saray arasındaki bölümde bulunan Anfoushi Quarter, eskiden balıkçıların toplandığı bir alanmış. Bugün balık restoranları ve kafeler bulunuyor bu geçiş noktasında. Akşam yemekleri için tercih edilebilecek bir mekan.

Al-Hurriyat caddesinde ayrıca soluklanmak için cafeler, karın doyurmak için lokantalar bulunuyor. Ayaküstü yenebilecek Mısır usulü yiyecekler falafel ve kuşeyriyi de yine burada tadabilirsiniz. Sevecen, sıcakkanlı ve konuşkan İskenderiye halkı, aynı zamanda oldukça konuksever. Şekerkamışı suyu başta olmak üzere taze meyvesularından içmeyi de unutmayın.

Alışveriş

Al-Hurriyat caddesi çeşitli mağazaların, zengin vitrinlerin bulunduğu bir adres. Yerli veya yabancı, büyük ve küçük her çeşit markayı bulmak mümkün.