Girne Enfes Müzeler

Girne Enfes Müzeler

Whatsapp Facebook Twitter LinkedIn

Orta Çağ'dan günümüze kalan Girne Kalesi, Kıbrıs'taki en muhteşem yapılardan biri olup Girne'nin sembolü olmuştur.
Bazı araştırmalar kalenin yapılış tarihinin Helenistik Roma çağlarına dayandığını gösterse de kesin bir bilgi bulunamamıştır.
Kaynaklarda ilk kez, 1191 senesinde Üçüncü Haçlı Seferi sırasında İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard’ın Kıbrıs Kralı İsak Kommen’i yenilgiye uğratıp Kıbrıs'ı alması ile Girne Kalesi'nden söz edilmektedir.
Girne Kalesinde birçok değişiklik yapılmış ve bugünkü haline birçok evrelerden geçerek ulaşmıştır. İlk inşa edildiği dönemden çok az kalıntı olmasına rağmen kale içi ve çevresinde yapılan incelemeler neticesinde ilk yapılış tarihinin 7 yy.'da olduğu ve Bizanslılar tarafından Arap saldırılarına karşı kenti korumak üzere yapıldığı varsayılmaktadır.
Arslan Yürekli Richard Kıbrıs'ı Templar Şövalyeleri’ne, ardından da Fransız Guy de Lusignan’a Luzinyan) satmış ve 1489'a kadar ada Luzinyanlar'da kalmıştır.
1208-1211 yılları aralığında Kral John Dibelin tarafından kaleye yeni giriş kapısı, kare planlı ve at nalı kuleler, zindanlar, muhafız odaları ve ok mazgalları ilave olarak yapılmıştır. Kale savaş dönemlerinde savunma için, barış dönemlerinde de dinlenme amaçlı kullanılmıştır.
14. yüzyılda kale Venedikliler'in saldırıları neticesinde hasar görmüş, 1491’de Kıbrıs'ın Venedikliler'e geçmesinin ardından yapılan değişikliklerle bugünkü şeklini almıştır. Venedikliler Osmanlı saldırılarına karşı kaleyi güçlü tutabilecek, savunma planlarına uygun şekilde ilave kuleler ve tahkimat duvarları inşa etmişlerdir. Buna rağmen, 1570'de Lefkoşa'daki Osmanlılar'ın zafer kazanması ile direnmeden kale Osmanlılar'a teslim edilmiş, böylelikle savaş sonucu zarar görmemiş ve üç asır boyunca Osmanlılar'ın elinde kalmıştır.
Kale İngiliz Sömürgesi döneminde, 1878-1960 yılları arasında polis okulu ve hapishane olarak kullanılmıştır.
Kalenin güneyinde ve batısında içi su dolu olarak kullanılan derin bir hendek bulunmakta, giriş kuzeybatıdan bir köprü ile sağlanmakta, kuzeyinde ve doğusunda da deniz bulunmaktadır. Girne Kalesi bir iç kale olup, şehrin korunmasında tam olarak etkin bir role sahip değildir. Girne'yi çeviren surlardan üç kule günümüze kadar gelmiştir. En iyi korunan The Round Tower'dır ve Ziya Rızkı Caddesi'nde bulunmaktadır. İkinci kule Bandabuliya'da limana doğru inerken sokak üstünde, diğeride Girne Marinası'nın güneybatısında bulunmaktadır.
1100'lü yıllarda yapıldığı tahmin edilen St. George Kilisesi Bizans yapısı olup, Girne Kalesi'nin kuzey batı bölümünde yer almaktadır. 1570 yılında şehit düşen Osmanlı Amirali Sadık Paşa'nın lahiti kale girişinde, Lüzinyan'ın üç aslanlı amblemi de kalenin iç kapısının tonozunda bulunmaktadır.

 

KALE İÇİNDE BULUNAN MÜZE VE YAPITLAR

 

LUZİNYAN KULESİ
Erken Bizans dönemi tahkimat kalıntılarının üzerine Kıbrıs Kralı John D'İbelin tarafından 1208-1211 yılları arasında yaptırılmıştır.

 

ST. GEORGE KİLİSESİ
12. yüzyılda Bizans yapımı bir kilisedir. Bizans ve Lüzinyan zamanlarında kalenin dışında bir yapıydı. Venedik döneminde bazı değişiklikler yapılarak kalenin içine dahil edilmiştir.

 

SARNIÇ
Kalenin su ihtiyacını karşılamak amacıyla Lüzinyan döneminde yapıldığı düşünülmektedir.

 

ZİNDANLAR
Lüzinyan dönemine ait olan bu zindanlarda Kral I. Peter zamanında birçok işkence olayı yaşanmıştır.

 

BATIK GEMİ MÜZESİ
Akdenizde Helenistik Krallıklara ait dönemde sefere çıkmış bu yaşlı tekne, M.Ö. 3. Yüzyılda açık denizde bir fırtınaya tutulmuş ve Girne açıklarında batmıştır. Bir sünger avcısı tarafından Girne'nin 1.5 km açığında, suyun 3 m derinliğinde 1965 yılında yeri tespit edilmiş, 1968-1969 yılları arasında Pennsylvania Üniversitesi araştırmacı uzman ekibi tarafından yapılan çalışmalar sonucu su üstüne çıkarılmış ve bugünkü yerine aktarılmıştır. Geminin Halep çamından yapılmış gövdesi 15 m uzunluğundadır. Geminin yapıldığı ağaca uygulanan karbon 14 testleri sonucu geminin M.Ö. 389 yılında yapıldığı, batıkta ele geçirilen badem kalıntılarına uygulanan karbon 14 testlerinde de M.Ö 288 tarihi bulunmuştur. Bu verilere göre gemi battığı zaman 80'li yaşlarında olduğu tahmin edilmektedir. Gemide bulunan eşyalara bakarak son seferinde 4 kişilik bir mürettebatla sefere çıkan bir ticaret gemisi olduğu söylenmektedir.

 

Batıkta bulunan 400 şarap amforası Rodos üretimi olup, içinde Rodos şarabı taşındığı tahmin edilmektedir. Batıkta ayrıca 9000 badem, 29 adet İstanköy işi bozalt değirmen taşı, 4 kavanoz zeytinyağı, 4 tahta kaşık, 4 fıçı alkol ve 4 çuval tuz bulunmuş ve müzede ziyaretçilere sergilenmek üzere yer verilmiştir.

 

Batıdan, Rodos'tan mal yüklenmiş bu ticaret gemisi tahminen doğuya doğru yapacağı son seferinde Girne'ye uğramak üzere iken batmış olduğu söylenmektedir.

 

Gemi batıkları arasında en eski batık olduğu bilinen gemi kalıntıları, Girne Kalesinde bulunan Batık Gemi Müzesinde sergilenmektedir. Müze, Girne Kalesinin doğusunda yer alan Lusignan dönemine ait muhafız odalarından birinde 3 Mart 1976 yılında ziyaretçilerle buluşmuştur.

 

VENEDİK KULESİ
Kule erken XVI. yüzyıl Venedik dönemi mimarisi özelliklerini yansıtır.

 

KIRNI MEZARLARI
Bu kısımda, Erken ve Orta Tunç dönemlerine ait, Kırnı köyünde bulunmuş bir mezar ve bu mezarda ele geçen çeşitli buluntular sergilenmektedir.

 

AKDENİZ MEZAR KAZISI
Kalenin bu kısmında, Helenistik dönemden erken Bizans dönemine kadar kullanımda olan mezarın maketi ve buluntuları sergilenmektedir.

BELLAPAIS MANASTIRI



Beşparmak dağlarının eteğinde bir kayalık üzerinde kurulmuş olan manastırın bugünkü adı Fransızca “Abbaye de la Paix”den Barış Manastırı) türemiştir. 

Manastır, Gotik sanatın bir şaheseri ve Yakın Doğu’daki en güzel örneği olarak bilinmektedir. Bellapais‘in ilk sakinlerinin Selahhadin Eyyubi 1187 yılında Kudüs’ü ele geçiridiği zaman Kıbrıs’a göç eden Augustinian mezhebi rahipleri olduğu bilinmektedir. İlk manastır binasının yapımı 1198-1205 yılları arasında olmuştur. Günümüzde ayakta kalan yapının büyük bir kısmını Fransa Kralı III. Hugh 1267-1284) inşa ettirmiştir. Manastırın ortasındaki avlunun dört yanını çeviren revaklar ve yemekhane Kral IV. Hugh döneminde 1324-1359) yapılmıştır. 

Ada Osmanlıların eline geçtikten sonra bina Yunan Ortodoks Kilisesi’ne  verilmiştir. Bellapais Manastırı bir kapı ve ön avlu ile başlar. Kapının kulesi daha sonra yapılmıştır. Bu avlunun öteki ucundaki kilise manastırın günümüze en iyi durumda ulaşmış kısmı olup 13. yüzyıldan kalmadır. Ön yüzünde görülen İtalyan üslubundaki freskler daha sonra, 15. yüzyılda yapılmıştır. Manastırın ortasında çevresi revaklı bir avlu bulunmaktadır. Bir köşede üst üste duran Roma döneminden kalma iki mermer lahit, bir zamanlar rahiplere lavabo vazifesi görmüştür. Lahitlerin arkasındaki kapıdan yemekhaneye geçilir. Kapının mermer üst sövesinin üzerinde sırayla Kıbrıs, Kudüs ve Lüzinyan krallıklarının armaları asılıdır. Geniş, dikdörtgen şeklinde tonozlu bir salon olan yemekhane Gotik sanatın kusursuz bir örneği olarak kabul edilmektedir. Gündüz deniz tarafındaki altı büyük ve doğu duvarındaki gülpencereden ışık almaktadır. Papazlara yemek yedikleri sırada vaiz  vermek için kullanılan kürsü hala yerinde durmaktadır. Batı duvarındaki kapı alt kattaki mutfak, mahzen ve tuvaletlere inen merdivene açılır. Orta avlunun doğusunda rahiplerin iş yerleri ve meclis  odası yer almıştır. Manastırın idari  işleri  meclis odasından  yürütülürdü. Gotik taş işçiliğinin başarılı örnekleri kabul edilen dış kabartmalarının arasında sırtında bir merdiven taşıyan adam, iki deniz kızı arasında bir adam, kitap  okuyan bir kadın, iki vahşi hayvanın saldırdığı bir adam, tesbihli bir kadın, dallarında bir kedi ve bir maymum olan armut ağacının altında kalkanlı bir adam, pelerinli bir rahip gibi figürler göze çarpmaktadır. Meclis odasının ortasındaki sütunun erken dönem bir Bizans kilisesinden geldiği sanılmaktadır. Rahiplerin yatakhaneleri çalışma odalarının üst katında yer almaktaydı. Yine üst katta ve kuzeybatı köşesinde küçük bir hazine odası vardı.

ST. HILARION KALESİ



Saint Hilarion Kalesi, Sent Hilaryon kalesi, Aziz Hilaryon kalesi St.Hilarion), Beşparmak dağları üzerinde kurulan üç kaleden en batıda yer alanıdır. Ada halkını olası Arap akınlarına karşı korumak ve muhtemel sardırılara karşı uyarmak amacıyla inşa edilmiştir. Denizden 700 metre yükseklikte oldukça sarp iki tepe üzerine kurulmuştur. Kale, bugünkü adını Kudüs'ün Araplar tarafından fethinden sonra Kıbrıs'a göç eden ve ömrünün son yıllarını burada ibadetle geçiren bir keşişten almıştır. Bizans döneminde onarımdan geçen kale, 1489 yılında Venedikliler'in adayı ele geçirmesiyle boşaltılmış ve kaderine terk edilmiştir.

GİRNE HALK SANATLARI MÜZESİ HARUP AMBARI)

Girne Limanı kordon boyu yolu üzerinde yer alan Müze, 1974 yılında hizmete açılmıştır. Bina XVII. asır öncelerinden günümüzün yakın zamanlarına kadar Kıbrıs Halkının yaşadığı evleri yansıtan güzel bir örnektir. Zemin ve üst kattan ibaret olan binanın ana giriş kapısı limana açılan kısımdadır. Tipik bir Kıbrıs evi olarak kabul edilebilen bu evde, Kıbrıs halkının ortaya koyduğu ve özellikle sevip kullandığı eşyalar teşhir edilmektedir. Girişteki zemin katta, yağ değirmeni, döven, kara saban, tarım aletleri, küp ve tezgah gibi köylüler tarafından yakın bir geçmişte kullanılan ve yeni kuşaklar tarafından bilinmeyen aletler yer almaktadır. Üst kata ulaşımı sağlayan merdivenlerin kesildiği yerde bekçi odası yer almakta ve daha sonra ise merdivenleri devamla üst kata varılmaktadır. Üst katın ilk odasındaki vitrinler içerisinde, Kıbrıs'ın çeşitli bölgelerinde işlenmiş el işlerinden seçkin örnekler yer almaktadır. Tığ işleri, kumaş üzerine renkli iplik yün veya simle işlenmiş yatak, masa ve baş örtüleri, yastık kılıfları, yün çorap, kese v.s. gibi) Mutfak olarak düzenlenmiş ikinci odada çeşitli su testileri, ahşap havan, şarap kapları, seramik sırlı tabaklar teşhir edilmektedir. Daha geniş teşhir imkânı olan üçüncü büyük  odada bir dinlenme köşesi sunulmuştur. Ortada ahşap bir karyola Yatak), ahşap dolap, vitrinler içerisinde çeşitli kadın ve erkek kıyafetleri, kabartmalı ahşap raflar üzerinde seramik ve metal kaplar teşhir edilmektedir. Daha geniş teşhir imkanı olan üçüncü büyük oda bu şekilde yerşletirilmiştir. Başta elbise sandıkları olmak üzere masa, sandalye, duvar dolapları, kapı ve pencereler müzenin her kısmında görülmektedir.

GİRNE ARCHANGELOS MİHAİL İKON MÜZESİ

Eski Liman bölgesinde yer alan bu yapı, Archangelos Mihail Kilisesi olup, 11 Haziran 1990 tarihinde İkon Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. 1974 yılında terkedilen bu kilise, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından restore edilmiş ve ikon müzesi olarak yeniden düzenlenmiştir. Archangelos Mihail İkon Kilisesi 1860 yılında inşa edilmiş olup, mimari bir özelliği yoktur. Müzede, Kiliseye ait ikonlara ilâveten, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi koruması altında bulunan başka ikon gruplarından örnekler de sergilenmektedir. İkonlar üzerinde, Ortodoks Hıristiyanlar tarafından çok benimsenen Hz. İsa ve muhtelif Azizlerin resimleri tasvir edilmektedir. İkonların çoğu 1870 - 1890 döneminden sonraya aittir. Bu dönemde ikon ressamları Hollanda ve Almanya'dan özel ikon boyaları ithal etmeye başlamıştır. XIX. YY sonlarından günümüze kadar kullanılmış olan bu boyalar, düz ve parlak görünümlüdür. Bu müzede teşhir edilen ikonlardan en eskisi salonun orta kısmında yer alan 1714 tarihli ikondur.

BARIŞ VE ÖZGÜRLÜK MÜZESİ

 

            Kıbrıs Türk mücadele tarihinde bir dönüm noktası olan 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın başladığı 20 Temmuz günün gecesi karargah olarak kullanılan bu evin girişinde meydana gelen şiddetli bir patlamada 50'inci Piyade Alay Komutanı Piyade Kıdemli Albay İbrahim Karaoğlanoğlu, Hava İrtibat Subayı Pilot Binbaşı Fehmi Ercan ve iki er şehit olmuştur. Bu nedenle tarihi belge özelliği kazanan ev,  Kıbrıs Barış Harekatı'nı ölümsüzleştirmek amacıyla müze olarak düzenlenerek harekâtın ikinci yıldönümünde Barış ve Özgürlük Müzesi olarak resmi bir törenle ziyarete açılmıştır.

 

            1970'lı yılların başında zengin bir Rum evi olarak inşa edilen ve I. Barış Harekatı'nın başladığı Yavuz Çıkartma Plajı'nın hemen doğusunda yer alan müzede aradan geçen 25 yıllık zaman sürecinde ortaya çıkan yapısal sorunlar, yıpranma ve iç sergilemede başgösteren eskimeden dolayı, gerek bina, gerekse iç sergileme elden geçirilerek çağdaş müzecilik anlayışıyla yeniden düzenlenmiştir. Müzenin şimdiki haliyle bakım, onarım, çevre düzenleme ve iç sergilemesi Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii, Turizm ve Çevre Bakanlığı ile Eski Eserler ve Müzeler Dairesi'nin işbirliğiyle gerçekleştirilmiştir.

 

 

            Müzenin zemin katında 1974 Barış Harekatı'nı gerekli kılan olaylar tarihi süreç içinde temsili canlandırmalarla verilirken, harekatta ele geçen silahlar da burada sergilenmektedir. Yine bu katta müzeyi ziyaret edenlere Kıbrıs Barış Harekatı belgeselini izleme olanağı yaratılmıştır.

 

Müzenin üst katında şehit Albay İbrahim Karaoğlanoğlu ve şehit Pilot Binbaşı Fehmi Ercan'a ait üniformalar ve özel eşyaların yanı sıra, harekât sırasında şehit olanların ele geçen fotoğrafları, özel eşyaları ve üniformaları  sergilenmektedir.

 

Müzenin iç avlusunda Kıbrıs Barış Harekatı sırasında şehit olan asker ve sivillerin isimlerinin yazılı olduğu anıtsal bir pano yer almaktadır. Müze binası ile Karaoğlanoğlu Şehitliği arasındaki açık alanda ise Barış Harekat sırasında Rum Milli Muhafız Ordusu'nun terkettiği zırhlı araçlarla ağır silahlar sergilenmektedir.

ANTIPHONITIS KİLİSESİ

 

Bu kilisenin bir zamanlar önemli bir manastırın çekirdeğini oluşturduğu bilinmektedir. Kubbesi, düzensiz bir sekizgen oluşturan sekiz yuvarlak sütun üzerine yerleştirilmiştir. Bu sütunlardan ikisi duvarlardan ayrı tutularak, kutsal alan  bema ile  kilisenin geri kalan kısmı birbirinden ayrılmaya çalışılmıştır. Bu yapı, özellikleri bakımından Kıbrıs'ta günümüze kadar ulaşabilen en güzel mimari örneklerinden birisidir. Batısında bulunan beşik tonozlu narteks ile güneyinde bulunan revak düzenlemesi 14. veya 15. yy'da eklenmiştir. Güneydeki revak düzenlemesi gotik taş işçiliğinin eşsiz bir örneğidir. Ancak, ahşap üst örtüsünden ve sütunların arasına yapılmış olan taş korkuluktan geriye birşey kalmamıştır. Antiphonitis sözcüğü "Cevap veren İsa" anlamına gelmektedir. Yapı, orjinalinde narteks dışında tamamıyla duvar resimleriyle kaplıydı. Ancak günümüzde bu fresklerin birçoğu kayıptır. İki farklı döneme tarihlendirilen bu fresklerin günümüze kadar ulaşabilenlerinden bir bölümü 12. veya 13. yy'a, bazıları da 14. veya 15. yy'a aittirler. Bu duvar resimlerinde genel olarak konuları  incilden alınmış sahnelerin yanısıra yoğun olarak aziz tasvirleri de bulunmaktadır. Ayrıca, günümüze ulaşamamış ancak yazılı kaynaklarda sözü edilen tevrat konulu sahnelerin de olduğu bilinmektedir. İsa'nın vaftizi, Meryem'in  doğumu, Aziz Symeon Stylites, kubbedeki pantokrator İsa tasviri gibi örnekler günümüze kadar ulaşmış duvar resimlerinden bazılarıdır.