Jül Sezar Geldi, Gördü, Yendi ve Kutladı

Jül Sezar Geldi, Gördü, Yendi ve Kutladı

Whatsapp Facebook Twitter LinkedIn

Jül Sezar’ın onuruna eşi benzeri görülmemiş dört zafer alayı düzenlenmişti, kent genelinde büyük bir ihtişamla düzenlenen bu törenler bir komutanın kazanabileceği en büyük şeref sayılıyordu.

MÖ 46 yılı, 21 Eylül sabahı Roma vatandaşları için bir kutlama günüydü. Bir komutana, bir Romalının elde edebileceği en büyük şeref bahşedilmek üzereydi.  Bu şeref bir triumphus zafer alayı), diğer bir deyişle savaş esirleri ve ganimetleriyle gösteriş yapıp caddeleri boydan boya dolaşacağı görkemli bir kutlamaydı.

Bu kutlama o güne kadar yapılanlara benzemeyecekti. O gün, hepsi aynı adamın, Jül Sezar’ın onuruna yapılan dört triumphustan ilki gerçekleşecekti. Roma, gelecek iki hafta boyunca akıl almaz boyuttaki üç geçite daha ev sahipliği yapacaktı.

 

Sezar için düzenlenen triumphuslar yalnızca yapılan harcamalar ve kutlamanın büyüklüğü açısından değil, aynı zamanda Roma tarihinde zaferle biten her seferi için birer tane olmak üzere) uğruna dört triumphus yapılan tek kişi olması açısından da istisnaiydi.

Roma, Sezar’ı kutlayarak aslında kendisini kutlamaktaydı, zira bu muzaffer komutan ülkeyi daha önce hiç kimsenin yapamadığı kadar genişletmiş ve zenginleştirmişti. Sezar’ın başarısına en çok yaklaşan Sezar’ın müttefiki olup daha sonra tehditkâr bir rakibe dönüşen Büyük Pompey’di. Pompey için üç triumphus düzenlenmişti. Geçmişteki triumphuslar Sezar’ın planlarının odağında olmasa da, çıtayı oldukça yükseltmişti.

Kutsal ritüeller

Roma Cumhuriyeti’nde, triumphusları talep eden komutanlardı, ancak onay vermek Senatonun elindeydi, bunun içinse zaferin bir dizi koşulu karşılaması gerekiyordu. Galibiyet, savaşı sonlandıran, düşmanın en az 5.000 kayıp verdiği büyük bir muharebe olmalıydı.

Senato tartışırken komutan da şehir kapısı dışında bekliyordu. Eğer tam teşekküllü bir triumphus için yeterli nitelikte değilse, kendisine daha az şaşalı bit kutlama olan ovatio layık görülüyordu.

Triumphuslar onaylandığında, Roma sokaklarında büyük bir tören alayı dolaşıyordu. Detaylar yüzyıllar boyunca çeşitlilik göstermişse de şenlikler genellikle tüm gün sürüyordu. Tören alayı, Roma kapılarından biri olan Porta Triumphalis’den başlayıp Campus Martius’a sonrasında ise Via Sacra’dan Capitol Tepesi’ndeki Jüpiter tapınağına kadar kent boyunca kutsal bir yolu izliyordu.

Politikacılar önden gidiyor, onları sıklıkla müzisyenler ve göstericiler izliyordu. Elde edilen ganimetler gibi savaş esirleri de tüm Roma’nın gözü önünde yürütülüyordu. Büyük final içinse komutan ve askerleri bu, ordunun kentin kutsal sınırları içine girebildiği tek andı) kalabalığın tezahüratı eşliğinde onurla yürüyordu.

 

Bu onur, karşı konulmaz bir yoğunluktaydı. Böyle bir kentte, zafer getiren komutan bir günlüğüne kral oluyordu. Yalnızca kraliyete bahşedilen eflatun renginde giyinip dört at tarafından çekilen bir araba olan quadrigaya biniyordu. Elinde fildişinden bir kral asası ve defne dalı tutuyor, kafasına hem defne ağacından bir çelenk hem de görevlerinin arasında kumandanın kulağına ölümlülüğünü hatırlatan sözler fısıldamak olan bir köle tarafından tutulan altın bir taç takıyordu.

MÖ 19’da sona eren Fasti Triumphales, Roma’nın kuruluşundan Augustus’un iktidarına kadar triumphusla ödüllendirilenleri bir liste şeklinde kaydediyor. Roma’nın kurucularına kadar uzanan bu liste Romalıların bu ödüllendirme geleneğinin kentin kendisi kadar eski olduğuna inandıklarını gösteriyor.

Listedeki ilk triumphus, kentin efsanevi kurucularından biri olan Romulus’a atfedilmiş. Roma geleneklerinin birçoğu gibi mitik geçmişle kurulan bu bağ da kurumları sağlamlaştırmaya ve kutsallaştırmaya yardımcı oluyordu. Tören alayının kökeni muhtemelen, bereketli hasatlar yapmak için düzenlenen bir dini şenliğe dayanmaktaydı.  Kent büyüdükçe triumphusların şaşaası da artmıştı.

Çıtayı yükseltmek

Gnaeus Pompeius Magnus, veya daha iyi bilinen adıyla Büyük Pompey, triumphus geleneğini Romalıların daha önce gördüklerini de aşan yeni bir seviyeye taşımıştı. MS birinci yüzyıl tarihçisi Plutarkhos, Pompey’in MÖ 61’deki 45. yaş gününde kutladığı son triumphusunun iki gün boyunca sürdüğünden bahsediyor.

Pompey, kutlamalar sırasında yüksek rütbeden 300 esiri kent boyunca yürütmüş, 12.183. düşmanı öldürdüğünü veya tutsak ettiğini, 846 savaş gemisini etkisiz hale getirdiğini ve her bir askerine normalde on yılda kazanabilecekleri miktarda bir para olan 1.500 dinar verdiğini belirten övünç dolu pankartlar dolaştırmıştı.

MS ikinci yüzyılda yaşamış Yunan tarihçi Appianus’un yazdığına göre Pompey’in kente elmas kakmalı bir savaş arabası üzerinde girmek ve Büyük İskender’e ait olduğu söylenen bir pelerin giyinmek gibi pahalı zevkleri de vardı.  Kutlamalar kapsamında altın boynuzlu boğalar kurban edilmiş ve Roma halkı için eğlenceler, ziyafetler, oyunlar düzenlenmişti.

Triumphusların sayısı kesinlikle olağandışıydı, ancak Pompey’in kazandığı zaferler de pek olağan sayılmazdı. Her galibiyetini farklı bir kıtada almıştı: ilk galibiyeti MÖ 81’de Afrika’da Libya), ikincisi MÖ 71’de Avrupa’da, üçüncüsü ise yaklaşık 10 yıl sonra, hem doğudaki korsanları hem de Roma Cumhuriyeti için uzun süredir bir tehdit oluşturan Pontus kralı VI. Mithridatis’i alt ettiği Anadolu’da gerçekleşti. 

Pompey zirvedeyken Jül Sezar’ın kariyeri daha yeni başlamaktaydı. Sezar MÖ 60’da, sağlam bir siyasi ittifak oluşturmaya yetecek kadar güç ve övgü kazanmıştı. Bu ittifak Pompey ve Marcus Licinius Crassus’la oluşturduğu İlk Triumvirate’ydi. Müttefik olsalar da her biri büyük bir güç ve itibara sahip olan bu adamlar birbirlerine ihtiyatla yaklaşıyorlardı. Crassus’un MÖ 53’deki ölümünün ardından, Pompey ve Sezar arasındaki ilişki düşmanlığa dönüştü. Karşı karşıya gelmek nihayetinde kaçınılmaz bir hal alınca ikili arasında dört yıllık bir iç savaş patlak verdi.

MÖ 48’deki Pharsalus Muharebesi’nde Pompey’in kuvvetlerini alt eden Sezar galip geldi. Pompey aldığı bu yenilginin üzerine Kleopatra’nın erkek kardeşi firavun Ptolemy’nin kendisini öldürteceği Mısır’a kaçtı. Bu hamle Pompey’i rakibi de olsa bir Romalı olarak gören Sezar’ı rahatsız etmişti. Düşmana dönüşen eski müttefikinin mirası Roma’ya döndüğünde başına dert olacaktı.    

Roma’ya döndüğünde, Sezar’ın düşünceleri triumphuslara kaydı. İç savaş patlak vermeden önce Sezar hali hazırda bazı büyük askeri zaferler elde etmişti. MÖ 58 ve 50 yılları arasında, kuvvetleri Galya’ya bir dizi sefer düzenlemiş, bazı Galya kabilelerini mağlup ederek Roma’ya yeni topraklar kazandırmıştı. Galya Savaşları MÖ 52’de, Romalıların Galya reisi Vercingetorix önderliğinde bir araya gelmiş kabileleri alt edip Alesia Muharebesi’ni kazanmasıyla zirvesine ulaştı. Şüphesiz bu, triumphusa değer bir zaferdi.

Sezar’ın ikinci zaferi Mısır’da, Pompey’in ölümünden kısa bir süre sonra gerçekleşti. Kleopatra, erkek kardeşi Ptolemy ve kız kardeşi Arsinoe iktidar savaşı verirken, Sezar da Mısır’a seyahat etti.  Sezar’ın verdiği destekle MÖ 47’de kardeşlerini alt eden Kleopatra, Mısır’ın tek hükümdarı oldu. Sezar, üçüncü zaferini de yine o yıl, Pontus kralı II. Farnakis’i Zile yakınlarında yapılan Zela Muharebesi’nde yenerek kazandı.

Galya, Mısır ve Pontus’ta aldığı zaferler Sezar’a üç triumphus getirdi, yine de Sezar, Senato’dan dördüncüyü talep etmekten geri kalmadı. Pompey’in kuvvetlerinden arda kalanların, Kuzey Afrika’daki Numidya Kralı I. Juba’nın gerilemesine yol açan bir zafer elde etmişti. Juba, Roma iç savaşı sırasında Pompey’in kuvvetlerinden arda kalanları desteklemiş 6 Nisan MÖ 46’da yapılan Thapsus Savaşı’nda onlara takviye birlik sağlamıştı.

Juba çatışma sırasında ölmüştü, ancak onu öldüren Sezar’ın kuvvetleri değildi. Kaynaklar Juba ve Pompey’in müttefiki olan komutan Marcus Petreius’un esir düşmemek için kaçıp karşılıklı bir intihar anlaşması yaptığını söylüyor.

Thapsus’daki zafer teknik olarak bir triumphus gerektirmiyordu, Sezar’ın bu savaşa katılması savaşın ve birçoklarının hala büyük bir kahraman olarak gördüğü Pompey’in ölümünün ardından yeni yeni iyileşen Roma’daki gerilimi yükseltmişti. Yine de Sezar Roma’ya kutlamaya hazır bir şekilde döndü.

Dört triumphus

MÖ 46’da birkaç hafta içinde, Sezar Galya zaferi için olan başta olmak üzere dört triumphusu da gerçekleştirdi. Tarihçiler, ilk triumphusun tuhaf bir olayla başladığını söylüyor. MS birinci yüzyılda yaşamış Romalı tarihçi Suetonius, Sezar’ın kent boyunca dolaşırken üzerine bindiği savaş arabasının kırıldığını yazıyor. Suetonius’un yazdığına göre Sezar arabanın kırılmasıyla neredeyse düşmüş fakat yoluna devam etmişti.   

Galya zaferi için yapılan triumphusta, Sezar’ı askerleri takip ediyor, bazıları ellerinde önemli savaşları ve olayları betimleyen pankartlar taşıyordu.  İçki içmek ve komutanın çapkınlık gibi ahlak dışı işleriyle alay edip tanrıların kıskançlığını bertaraf etmek için şarkılar söylemek gelenekti.    

Suetonius’un yazdığına göre Pontus zaferi için düzenlenen triumphusta savaş sahnelerini betimleyen pankartların yanı sıra, üzerinde Veni, vidi, vici Geldim, gördüm, fethettim) yazan bir araba da dolaştırılmıştı. Bu üç kelime bir savaşa veya olaya atıf yapmaktan ziyade Sezar’ın kuvvetlerinin zafer kazanmada ne denli hızlı olduğunu belirtiyordu.    

Romalılar yabancı güçlere karşı alınan zaferleri kutlamaktan dolayı memnundu, ancak Pompey ve müttefiklerinin dahil olduğu savaşlar hakkında hissedilenler karmaşıktı. Sezar’ın aklında, özellikle de dördüncü triumphus boyunca, bu vardı. Pompey’den bahsetmeyecek kadar zekiydi. Eski lider, Pompey, halk tarafından seviliyordu, bu yüzden adımlarını dikkatli atmalıydı.

Esir alınan düşmanları halkın gözü önünde yürütmek coşkuyla karşılandı. Esirler geleneksel olarak zincirlere vurulmuş veya kafese tıkılmış şekilde halkın önünde yürütülüyor ardından idam ediliyordu. Vercingetorix’in mağlup edilmesinin üstünden altı yıl geçmişti ve Galyalı lider o zamandan beri hapis tutulmaktaydı. Sezar galibiyetinin bir parçası olarak Vercingetorix’i Roma sokakları boyunca yürütmüş sonrasında ise Capitol Tepesi’nde idam etmişti.

Sezar’ın mağlup ettiği her düşman böyle feci bir sonla karşılaşmıyordu. Mısır zaferi sırasında, Kleopatra’nın kız kardeşi Arsinoe esir düşmüştü. Davranışları halkın sempatisini kazanınca, insanların hislerine duyarlı olan Sezar Arsinoe’yi öldürtmek yerine Efes’e sürgüne gönderdi.

Sezar, tören alayının yanı sıra Roma halkının eğlenmesi için de hiçbir masraftan kaçınmıyordu. Halkın eğlenmesi için at yarışları, müzik yarışmaları ve aynı anda binlerce askerin katıldığı dövüşler düzenleniyordu.

Sezar bunun dışında, birliklerini 20.000 sestertiusla ödüllendirmişti. Bu, ömür boyu kazanabileceklerinden de fazla bir paraydı. Ayrıca her vatandaşa 400 sestertiusluk cömertçe bir para vermiş, yiyecek dağıtmış, gladyatör ve atletizm yarışmaları düzenlemişti.  

Triumphuslar,  görkem ve şaşaalarıyla uzun süre akıllarda kalmışsa da bazı tarihçiler bu debdebeli kutlamaların uğruna düzenlendikleri kahramana karşı bir düşmanlık uyandırdığına inanıyor. Bazılarına göre kutlamalardaki şaşa Roma’nın sadelik, disiplin, asalet ve erdem gibi değerlerine aykırıydı. Sezar kendi reklamını yapmak için savurganca davranıp o denli büyük bir masraf yapmıştı ki bu durum Cassius ve Brutus gibi bazı Roma senatörlerinin, asıl niyetinin ne olabileceğini merak ederek kendisine ihtiyatla yaklaşmasına neden oldu.

Gruplaşan senatörlerin Sezar’ın gücüne karşıtlığı artmıştı, bu karşıtlık Sezar’ın, uğruna düzenlenen dört triumphusun 18 ay ardından başarılı bir suikastla öldürülmesiyle zirvesine ulaştı.

National Geographic. Andrea Frediani