TOPLU KONUTLAR İNSANLARI YABANCILAŞTIRIYOR

TOPLU KONUTLAR İNSANLARI YABANCILAŞTIRIYOR

Whatsapp Facebook Twitter LinkedIn

“Toplu konut blokları psikolojik birer felaket gibi”

Nöropsikiyatr François Vigouroux, “Toplu konutların birbirinin aynı dairelere sahip anonim görüntüsü psikolojik açıdan bir felaket” diyor. Aynı anda hem aşırı tanıklıktan kaynaklanan ihlal duygusu hem de tek başına yaşayan bireylere dayanması güç, çift kutuplu bir deneyim yaşattığından bahseden Bihter Yasemin Adalı, “Hem birbirine çok yakın hem de birbirinden soyutlanmış yaşamlarla komşuluk, ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’ sözünde ifade bulan dayanışma kültüründen kopup kayıtsızlığın hâkim olduğu bir yabancılık deneyimine dönüşüyor” diyor. Toplu konutlarda yaşanan şiddet, bağımlılık gibi sorunların da kaynağı bu… “İnsan, kendine has hiçbir özelliği olmayan benzer kutularda oturduğunda, nirengi noktalarını kaybediyor. Özellikle gürültünün sürekli duyulduğu, komşularla mahremiyet sınırlarının belirsiz olduğu bir alanda bu sorun daha da netleşiyor. Toplu konut sakinlerinin mahremiyeti korunmasızca dış müdahalelere açık hale geliyor. Mimarların, evlerde yaşayacak insanların iç dünyalarını da göz önünde bulundurmalarının vakti çoktan geldi.”

Adalı’ya göre, modernizmin başlangıcında Frank Lloyd Wright’ın evin içindeki etkileşimi canlandırmaya yönelik tasarımları, hane halkını birbiri, diğerleri ve dünya ile buluşmaya davet ediyordu. Yatak odalarını küçülterek özel alanlarda mahremiyeti ve sıcaklığı sağlarken, salonların devasa pencereleri ve geniş açıklıklarla şekil bulan mimarisi bunu amaçlıyordu. Bugünün mimarisindeyse insanlar arasındaki sosyal etkileşime dair hassasiyetin çoğalmasına oldukça ihtiyaç var.