Bilim insanları anksiyetenin beyindeki kaynağını s

Bilim insanları anksiyetenin beyindeki kaynağını s

Whatsapp Facebook Twitter LinkedIn

Yakın bir zamanda beyindeki anksiyetenin nörolojik temelini araştırmak üzere yürütülen bir çalışma, hipokampüste bulunan ve kaygısal davranışları düzenleyen anksiyete hücreleri ve bu hücrelerin bir ışık demetiyle kontrol edilebileceği saptadı. Şimdiye dek kobay fareleriyle yürütülen çalışmalar, anksiyete kontrolü sağlayan sinir hücrelerinin bastırılmasında kullanılmak için yeni ilaçların üretilmesine katkı sağlayarak, anksiyete bozuklukları yaşayan milyonlarca insan için bir umut ışığı olma niteliğinde. ekipten, Kaliforniya Üniversitesi’nde sinirbilimci olarak çalışan Mzen Kheirbek: “Biz anksiyete hissine iletilen duygusal bilginin beyinde nerede kodlandığını anlamak istiyoruz” diyor.


Anksiyete hücreleri. © Hen laboratuvarı/ Columbia Üniversitesi

Sonuca ulaşmak adına ekip, kalsiyum görüntüleme tekniğini kullandı. Laboratuvar fareleri kendi etraflarında hareket ettikçe hipokampüsteki hücrelerin aktivitesini kayıt etmek için farelerin beynine küçük bir mikroskop yerleştirildi.

Olağan dışı kafesler!

Ekip, özel labirentler inşa edip, bu labirentlerin içine açık alanlar ve yükseltilmiş platformlar yerleştirdi. Açık alanlar yırtıcı hayvanlara karşı savunmasızlığı arttırdığı için farelerde anksiyeteyi tetiklediği hali hazırda bilinmekteydi.

Güvenli duvarlardan uzakta, farelerin kafasında bir şeyler ters gittiği görüldü. Biliminsanları, hipokampüste ventral CA1 vCA1) diye adlandırılan bölgede harekete geçen hücreler gözlemledi ve farelerin anksiyetik davranışları arttıkça, nöronal aktivitelerinin de arttığını gözlemledi.

Kolombiya Üniversitesi’nden araştırmacı Rene Hen: “Bu hücreleri anksiteye hücreleri olarak adlandırdık. Çünkü bu hücrelerin aktivitesi fareler sadece korku yaşayabilecekleri bir ortama konulduğunda gözlemlendi” diye belirtti.

Bu hücrelerin faaliyeti hipotalumusa kadar takip edildi. Hipotalamus, beynin duyguları kontrol eden hormonları düzenlemekte olan bölgesidir. Bu hormonal düzenleme işlemi insanlarda da aynı şekilde çalıştığı için -sadece anksiyete-tetikleyen labirentlere maruz bırakılan fareler için geçerli değildir- araştırmacıların hipotezlerine göre anksiyete nöronları başlı başına insan biyolojisinin bir parçası da olabilir.

Kolombiya Üniversitesi Vagelos Tıp Fakültesi’nden ve aynı zamanda ekibin üyelerinden biri olan Jessica Jimenez: “Bu hücrelerin hipokampüste yer aldıklarını bulmamız, daha öncesinde uygulanmamış ve bilinmeyen tedavileri araştırabilmemiz için önümüzü açtı diyebiliriz” dedi.

Daha da heyecanlandırıcı olan nokta ise, bu anksiyete hücrelerini kontrol edebilecek -en azından farelerde- bir yöntem bulabilmemiz ve sonuç olarak hayvanların davranışlarında gözlemlenebilir bir değişiklik elde bilecek olmamızdır.

Optogenetik adı verilenbir yöntem yardımıyla bir ışık demeti vCA1 bölgesinde bulunan hücreler üzerine uygulanmış ve araştırmacılar etkili bir şekilde anksiyete hücrelerinin aktivitesini durdurup farelerde anksiyete içermeyen aktiviteleri harekete geçirmeyi başardı. Kheirbek ABD’nin Ulusal Halk Radyosu’ndaki konuşmasında: “Eğer bu aktiviteyi geri çevirirsek, hayvanlar daha az kaygılı olurlar mı?” sorusu üzerinde durdu ve devam etti: “Bulgularımızda hayvanların daha az kaygılı oldukları gözlemlendi. Aslında, fareler labirentin açık kollarını daha çok keşfetme epilimi içerisindeydi.”

Her halükarda, bir sonraki aşama aynı kontrol mekanizmasının insanlardaki anksiyeteyi de düzenleyip düzenlemediğini araştırmak olacaktır ki; iki beyin arasındaki benzerliklere dayanarak, aynı mekanizmayı da insanda bulabilme ihtimalimizin  çok yüksek olabileceği söylenebilir. Eğer bu çalışma umulduğu üzere meyvelerini verirse, sonuçlar muhtelif anksiyete durumlarının tedavi edilebilmesi için yeni yolların bulunmasını sağlayacak büyük ve yeni bir çok araştırmaya şüphesizdir ki katkıda bulunacaktır.

Çeviren: Şeyda Çulfa