diyarbakır

diyarbakır

Whatsapp Facebook Twitter LinkedIn

Diyarbakır Anadolu’nun en eski şehirlerinden biridir. Ticaret yolları üzerinde ve Dicle kıyısında bulunuşu Diyarbakır’ı, ticaret ve kültür merkezi yaparken birbirinden farklı bir çok dini sosyal gruba merkezlik de yapmıştır.

          
Diyarbakır, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin orta kısmında Mezopotamya’nın kuzey sonundadır. Doğudan Siirt, Muş; güneyden Mardin; batıdan Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya; kuzeyden Elazığ ve Bingöl illeri ile çevrilmiştir.

Yüzölçümü 1516200,00 kilometre kare, 37,905199 ve 40,231934 kuzey enlemleriyle, 40.37 ve 41.20 doğu boylamları arasında kalmaktadır. Etrafı fazla yüksek olmayan dağlarla çevrili, ortası çukurcadır. % 37 oranında dağlar, %31 oranında ovalarla kaplıdır. Ovalar tarıma elverişli ve verimlidir. Bu verimli topraklar Dicle nehri ve kolları tarafından sulanmaktadır.

Şehir, Karacadağ ile Dicle arasında uzanan geniş bazalt platonun doğu kenarında, Dicle vadisinin üzerinde ve nehir kavisinin tepesinde ufki bir satıh üzerinde kurulmuştur.. Denizden yüksekliği 650 metredir. Bu yükseklik bazı yerlerde 640 m bazı yerlerde 660 m’dir.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde  yer alan Diyarbakır; Kalesi, İçkalesi, kentsel tarihin gelişimini tüm evreleriyle simgeleyen çeşitli anıtsal yapıları, geleneksel konut dokusu ve buraya egemen olmuş büyük uygarlıkların bıraktıkları belgesel değerleri günümüzde yansıtan kültürel kimliğiyle; yalnız Türkiye’nin değil, tüm dünyanın da en önemli kentlerinden biri sayılır.

 Asya - Avrupa arasında çağlar boyu köprü kuran yönetimlerin, büyük uygarlıkların kültürel ilişkileri içinde yaratıcı bir ortamı sürekli kılabilen Diyarbakır ve çevresi, insanlık tarihinin birçok “ilklerine” tanık olmuş; son yapılan kazılarda Çayönü ve benzeri örneklerin gösterdiği gibi, bu sürekliliği günümüze dek tüm canlılığıyla taşıyabilmiştir.

 Arkeolojik araştırmaların ötesinde, toprak üstünde kalabilen yüzü ile de yüklü bir tarihsel derinliğin ışığını yansıtan Diyarbakır; yerleşim ilkeleri açısından, çevresindeki uygarlıklara yaşam şansı veren Dicle Nehri ile özel bir ilişki kurabilmiş en görkemli kenttir. Nil - Mısır örneğindeki gibi “suyla gelen bu büyük kültür”, çağlar boyu kesintisiz biçimde gücünü göstermiş ve bir anlamda Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırını belirleyerek, egemen kimliğini vurgulayan bir düzeye ulaşmıştır. Birçok din, toplum, devlet veya yönetimin, kendini yansıtmak ve gücünü kanıtlamak için bırakmak istediği yapıtların büyük bir bölümünün bugün Diyarbakır'da hala ayakta olması, uygarlık tarihi ve kültürel çeşitlilik açısından büyük bir şanstır. Tarih boyunca Amida, Amid, Kara-Amid, Diyar-Bekr, Diyarbekir, Diyarbakır adlarını alan kent Güneydoğu Anadolu bölgesinin orta bölümünde, Elcezire denilen, Mezopotamya'nın kuzey kısmındadır.
Yontma taş ve Mezolitik devirlerde, Diyarbakır ve çevresindeki mağaralarda yaşanmış olduğu, yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılmıştır. Eğil-Silvan yakınlarındaki Hassuni, Dicle Nehri ve kolları üzerinde Ergani yakınlarında Hilar mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar tespit edilmiştir.
Anadolu'nun en eski köy yerleşmelerinden biri olan tarımcı köy topluluklarının en güzel örneğini veren Ergani yakınlarındaki Çayönü Tepesi, günümüzden 10.000 yıl önceye tarihlenmesi ile sadece bölge tarihimize değil Dünya uygarlık tarihine de ışık tutmaktadır. M.Ö. 7.500-5.000 yılları arasında aralıksız olarak daha sonra da aralıklarla iskan edilmiş olan günümüzdeki kent uygarlığının ilk temellerinin atıldığı Çayönü, insanların göçebelikten yerleşik köy yaşantısına, avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçtikleri "Neolitik Devrim" olarak da bilinen teknolojik yaşam biçimi, beslenme ekonomisi ve insan doğal çevre ilişkilerinin tümü ile değiştiği kültür tarihi ile ilgili buluşlarda bir çok ilki de içeren canlı ve ilginç bir yerleşmedir. Yabani buğday, mercimekgiller gibi bitkilerin tarıma alınması, koyun ve keçinin evcilleştirilmesi ile Çayönü bilim dünyasında önem kazanmıştır.
Yine Ergani yakınlarındaki Grikihaciyan Tepesi'nde M.Ö. 5.000 yılları başına tarihlenen "Gelişkin Köy Evresi" ya da Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan Halaf Kültürünün sonlarına tarihlenen tek bir kültür evresi görülmüştür. Halaf Kültürü, Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu'da görülen yuvarlak planlı kubbeli evleri zengin boya bezeli çanak-çömleği ile ünlüdür.
Diyarbakır'ın Bismil İlçesi yakınlarındaki Üçtepe Höyük'te yapılan ve henüz bitirilmemiş olan kazı çalışmalarında ise 2. Bin, Yeni Asur, Helenistik ve Roma İmparatorluk dönemine tarihlenen önemli bir merkez ortaya çıkarılmıştır.
Öte yandan Lice yakınlarındaki Birkleyn mağaraları ve Eğil'deki Eğil Kalesi ve kayalardaki kitabeler Asurlardan kalan önemli eserler bulunmuştur.

 

 Tam tarihi bilinmemekle birlikte, kentteki ilk yerleşmenin, Dicle yatağından 100 m yüksekte olan ve Fis Kayası adı verilen sarp bölgenin bugünkü İçkale arazisinde kalan kesiminde gerçekleştiği bu alanda yer alan Amida veya Virankale olarak adlandırılan Höyükte tespit edilmiştir. Topografik özellikleri nedeniyle savunma kolaylığı sağlayan ve zaman içinde nüfusu yoğunlaşarak genişleme sürecine giren bu yerleşimde, kale işlevli ilk yapının İ.Ö.3000 yıllarında bölgeye egemen olan Hurriler tarafından inşa edildiği kabul edilir. Ardından kent Asurlular, Urartular, Büyük İskender, Selefkoslar ve Partlar - Romalılar - Sasaniler'in yalnız ya da birlikte sürdürdükleri egemenlikleri altına girer; Roma'dan 7.Yüzyılın ilk yarısına kadar Bizans idaresi altında yaşar ve 639'dan sonra da bir İslâm kenti kimliği kazanır.

 Günümüzdeki durumuna temel olan şeklini  M.S. 349 yılında Roma İmparatoru Constantinus tarafından genişletilmesi ve bazı kısımlarının onarılmasıyla almıştır. 7. yüzyıl ikinci yarısından itibaren kente egemen olan Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdaniler, Büveyhoğulları, Mervanoğulları, Büyük Selçuklu ve Şam Selçukluları, İnaloğulları, Nisanoğulları, Hasankeyf Artukluları, Mısır ve Şam Eyyubileri, Anadolu Selçukluları, Mardin Artukluları, Akkoyunlular ve son olarak da Osmanlılar zamanında, yerleşimin ana öğesi olma etkinliğini kesintisiz korumuş; Osmanlı dönemine dek, kent tarihinin her aşamasında “ yaşamsal önemdeki savunma gereksinimini karşılayacak dirençte” ve “sürekli bir işlevsel bütünlük” taşımak zorunda olmuştur.

 Günümüzdeki durumuna temel olan şeklini 4.Yüzyıl ortalarında Romalıların verdiği Diyarbakır Surları, 7.Yüzyıl ikinci yarısından itibaren kente egemen olan Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları,  Hamdaniler, Büveyhoğulları, Meyyafarkin Silvan) Mervanoğulları, Büyük Selçuklu ve Şam Selçukluları, İnaloğulları, Nisanoğulları, Hasankeyf Artukluları,  Mısır ve Şam Eyyubileri, Anadolu Selçukluları, Mardin Artukluları, Akkoyunlular ve son olarak da Osmanlılar zamanında, yerleşimin ana ögesi olma etkinliğini kesintisiz korumuş; Osmanlı dönemine dek, kent tarihinin her aşamasında “yaşamsal önemdeki savunma gereksinimini karşılayacak dirençte” ve “sürekli bir işlevsel bütünlük” taşımak zorunda olmuştur. Bu uygarlıklar arasında Diyarbakır'da en fazla tarihi eser yapan ve iz bırakanlar Romalılar,Bizanslılar, Abbasiler, Mervaniler, Selçuklular, Artuklular,  ve Osmanlılar olmuştur. Diyarbakır sadece Roma-Bizans değil aynı zamanda Müslüman, Pers, Arap ve Tür devletlerinin zengin tarihi ve kültürel değerlerini taşıyan ortak bir kültür mirası olarak günümüze kadar gelmiştir. Özellikle surlarda birçok medeniyetlerin izlerini taşıyan kitabe, süsleme, figür, kapı ve ya görkemli burçlarla en canlı şekilde görebilmekteyiz..

 

Diyarbakır'da sert bir kara iklimi egemendir. Yazları çok sıcak geçer. Ama, kış soğukları Doğu Anadolu'nda olduğu kadar şiddetli değildir. Bunun başlıca nedeni, Güneydoğu Toroslar yayının kuzeyden gelen soğuk rüzgarları kesmesidir. İl merkezindeki meteoroloji istasyonunun gözlemlerine göre, en sıcak ay ortalaması 31 derece, en soğuk ay ortalaması ise 1,8 derecedir. Bugüne değin ölçülen en yüksek sıcaklık 46,2 derece ile 21 Temmuz 1937 gününde, en düşük sıcaklık ise -24,2 derece ile 11 Ocak 1933 günü olmuştur.

            496 milimetre olan yıllık ortalama yağış tutarının ancak yaklaşık yüzde 2'si yaz aylarında düşer. Kuzeydeki dağların eteklerine doğru gidildikçe yağışlar da artar. Örneğin yıllık yağış tutarı Silvan'da 729, Ergani'de 767, Kulp'ta 1.156, Lice'de ise 1.293 milimetredir.

            Son yıllarda yapılan barajların oluşturduğu yapay göller Karakaya, Atatürk, Batman, Silvan Barajları) geniş buharlaşma yüzeyleri oluşturmaktadır.Bu nedenle de Diyarbakır Havzası'nın kuru havasının nisbi neminde bir artış olmuştur. Ortalama nispi nem, en çok Aralık ve Ocak aylarında ölçülmüştür. Bu aylarda % 77'ye çıkar.Temmuz-Ağustos aylarında ise nispi nem değerleri % 20'ye düşmektedir. 

Doğal bitki örtüsünü, genellikle otsu bitkilerin ağır bastığı bozkır bitkileri oluşturur. Bunlar ilkbaharda kısa bir süre içinde yeşerip çiçeklenir, ama yağışların kesilmesiyle yaz başında kururlar. Çevredeki dağlar, yer yer meşe ormanlarıyla kaplıdır. Orman bakımından çok yoksul olan Karacadağ'ın Diyarbakır ili içindeki kesimlerinde yer yer meşe topluluklarına rastlanır. Ama ormanlar, ilin toplam yüzeyinin onda birini bile bulmaz.

DİYARBAKIR’DA DAĞ VE DOĞA SPORLARI 

Diyarbakır, tarihi ve kültürel mekanlarının yanında, Doğa Sporları yapmak isteyenler için şaşırtıcı ve etkileyici mekânlara sahiptir. İl topraklarının % 37’sini kaplayan Güneydoğu Toroslarının kollarıyla çevrilidir. Bu dağlardan doğan çok sayıda akarsu vadileri ve havzalar bulunmaktadır. Bu dağlar ve akarsu vadileri,  hem seyir tepesi konumunda olmaları, hem zengin flora-fauna yapıları ve yaz aylarına kadar kar tutmaları, hem de  oluşturdukları derin kanyonlarla, dağ ve doğa yürüyüşleri, doğa fotoğrafçılığı, yamaç paraşütü, kampçılık ve doğa aktiviteleri için ideal yerlerdir. Diyarbakır merkezde bulunan Hevsel bahçeleri ve vadisi doğa yürüyüşleri için, Karacadağ kışın kayak pistiyle kayakseverlerin, Kırklar dağı da son zamanlarda yamaç paraşütü meraklılarının uğrak mekanlarındandır.


EĞİL
           Diyarbakır’da Doğa Sporları denildiğinde akla gelen ilk adreslerden biri  Eğil ilçesidir.. Dağcılık, Kano, Yamaç Paraşütü, Doğa Yürüyüşü, Kaya Tırmanışı, Dalgıçlık, Mağara turizmi gibi çeşitli aktivitelerin bir arada  yapılabilecek yerlerin başında gelir. Dicle Nehri  ve Dicle Barajı, Eğil Asur Kalesi, Kalecik köyü ve Kalesi, Selman Köyü ve  Kalesi, Asur Kral Mezarları, türbe ve kümbetler, mağaralar ve yeraltı sarnıçlarıyla kültür ve doğa turizmi açısından oldukça zengin bir ilçemizdir.

ÇÜNGÜŞ

            Çüngüş, doğusunda Çermik, kuzeyinde Elazığ’ın Sivrice ilçesi, batısında Malatya ili Pütürge ilçesi ile Fırat nehri ve güneyinde Adıyaman iline bağlı Gerger ilçesi bulunmaktadır. Güneydoğu Toroslar üzerinde sırayla Abaza, Akdağ ve Savucak dağları ile çevrilidir. Karakaya barajı, Mırgan ve Avut yaylaları, kanyonlar ve bu kanyonlara sızan yüzlerce su gözeleri, bunların oluşturdukları çaylar ve muhteşem bitki örtüsü bulunmaktadır. Dağ ve  doğa yürüyüşü için onlarca patika, yamaç paraşütü yapmak isteyenler için uygun yükseltiler, dağ bisikleti ve doğa yürüyüşü için uygun parkurlar, doğa ve manzara fotoğrafçılığı için mükemmel görüntüler ve Fırat’ta Kano yapmak için oldukça uygun bir ilçemizdir.

ÇERMİK

          İlçenin hemen yanı başında yükselen Gelincik dağı, zirvesinde Kapadokya’daki peribacalarını  anımsatan yapıları ve Bintaş köyünde bulunan kayalıkları ile dağcılık ve kaya tırmanışı, Karakaya köyü, Şeyhandede şelalesi ve Sinek çayı doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için mutlaka görülmesi gereken bir ilçemizdir.

ERGANİ

         9000 yıllık tarihiyle  Anadolu’nun en eski köyü olan Hilar Şehri Çayönü) doğa yürüyüşü, kampçılık gibi doğa aktiviteleri için oldukça uygun bir mekandır. Ayrıca burada bulunan kayalıkların yapısı kaya tırmanışı yapmak isteyenlere sayısızca tırmanış parkuru yaratmaktadır. Zülküf Peygamber DağınaMakam Dağı) tırmanış yapılabilir, yamaç paraşütü ile ayaklarınızı yerden kesip nefis fotoğraflar çekebilirsiniz. 

SİLVAN

           Silvan’da doğa aktivitelerinin yapılabileceği  merkezlerin başında Hasuni mağaraları gelmektedir. Anadolu’nun en eski mağara yerleşim merkezlerinden biri olan Hasuni, doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için oldukça etkileyicidir. Ayrıca çanak şeklindeki yapısıyla yamaç paraşütü yapmak isteyenler için uygun bir mekândır. Silvan’a yaklaşık 15 km uzaklığındaki Malabadi baraj gölü ise durgunsu kano yapmak için uygun bir alandır.

 

 

KULP

            Diyarbakır ili Kulp İlçesi  ve Muş sınırları içerisinde bulunan Andok dağı 2840 m yüksekliği ile ilimizdeki en yüksek dağdır. Andok Dağı oldukça etkileyici bir floraya sahip olmanın yanında  onlarca doğal su kaynağı bulunmaktadır. Böylesine etkileyici özellikleri olan Andok, yüksek irtifa dağcılığı için en önemli tırmanma parkurudur. Daha önceleri Türkiye Dağcılık Federasyonu faaliyet programında yer alan Andok, son yıllarda güvenlik nedeni ile tırmanışlara kapatılmış durumda. Yinede tırmanmak isteyenler için her yıl 15 Temmuz’da, zirvesinde bulunan Şeyh Muhammede Andok’un türbesine ziyaret gerçekleştiren binlerce kişiyle aynı anda çıkılabilir. Yine Kulp ilçesi sınırları içerisinde bulunan Kanikan Vadisi, Geliye Goderne Taşköprü) Kanyonu, Kefrum Kalesi  doğa yürüyüşleri ve aktiviteleri için uygun alanlardır.

LİCE

            Lice İlçesinde İlçe  toprakları, Güneydoğu Torosların engebeli ormanlarla kaplı, Kuzey - Güney doğrultulu vadilerle çok yarılmış kesimlerini kapladığından, güneyinde Hezan Dağları ile Dakyanus dağı ve harabeleri kuzeyinde Şagur, Cirbir ve Lis 2220m) Dağları, Ashabı Kehf mağarası ve Dağı, Birkleyn mağaraları ve kayalıkları, ile Eski Lice Akı Tepesi Şelalesi hem doğa yürüyüşleri trekking), dağ ve kaya tırmanışları, ve hem de dağ bisikleti, doğa fotoğrafçılığı, kampçılık ve Kanyoning gibi aktiviteler açısından son derece uygun bölgelerdir.

HAZRO

             Antiklinal Çanağımsı) yer biçimiyle, Hacertum 1560m) Dağı eteklerinde kurulu Hazro ve çevresi zengin doğal kaynakları, Hacertum, Ayindar, Tercil, Mihrani, Biler, Dikan Dağları, Mezre Gölü, Zuğur Çayı Kanyonu, Bazmar Salat Suyu Kaynağı) gibi yemyeşil vadileri ve uzayıp giden ırmakları ile dağ ve kaya tırmanışları, kanyoning kanyon geçişi), gibi eğlenceli adrenalin dolu doğa sporları için en ideal yerlerden biridir.

HANİ

             Hani İlçesinin özellikle kuzey kesimlerinde Piraziz, Nerip İnceburun) Dağları, Ambar Çayı Hatun Köşkü) Kanyonu ile dağ ve kaya tırmanışları, kanyoning ve özellikle son yıllarda Nerip dağı yamaçlarında yapılmaya başlanan yamaç paraşütü faaliyetleri gibi aktiviteler için en uygun alanlardan biridir.

DİCLE

             Dicle İlçesinde Piran Pirejman, Tonekrek, Heredan) Dağları ile Kralkızı Kayalıklarında dağ ve kaya tırmanışları, doğa yürüyüşleri trekking), kanyoning, Doğa Sporları ve Su Sporları Festivalinin de yapıldığı Kralkızı Baraj Gölü ve uzantıları çevresi dalgıçlar için diving dalış) su kayağı, jet-ski, yelken, hız teknesi tekne yarışı), kano gibi tüm su sporları için son derece elverişlidir. Ayrıca Kuzeydeki Piran dağlarının uygun bir yerine kayak pisti yapılması planlanmaktadır.

 

ÇINAR

             Çınar İlçesinde Karacadağ Vadileri ile özellikle Çeme Reş Kanyonu doğa yürüyüşleri ve Kanyoning aktiviteleri için çok uygun alanlardır.

Mağara turizmi

Diyarbakır’da çok eski dönemlere ait, insanlar tarafından mesken veya çeşitli amaçlarla kullanılan pek çok doğal ve yapay mağara mevcuttur. Bunların en önemlileri Lice ilçesindeki Birkleyn Mağarası, Ergani ilçesindeki Hilar Mağarası, Silvan ilçesindeki Hassuni Mağarası’dır. Bunların dışında ildeki diğer önem arz eden mağaralar Kulp, Eğil, Pir İbrahim, Süleyman Ağa, Şikefta ve Çüngüş mağaralarıdır.

Sportif Olta Balıkçılığı

İlde baraj göllerinin artmasıyla sportif olta balıkçılığı da gelişme göstermiştir. Diyarbakır il merkezinde Deve Geçidi Barajı, Dicle Nehri, Çüngüş ilçesinde Karakaya Barajı, Dicle ilçesinde Kıralkızı Barajı sportif olta balıkçılığı yapılabilecek yerlerdir.

Yaban Hayatı

İl yaban hayatı açısından oldukça zengindir. Yaban domuzu, kurt, çakal, ayı, tilki, benekli pars, sansar, dağ keçisi, tavşan, sincap, kartal, şahin, akbaba, atmaca, leylek, kırlangıç, karga, saksağan, baykuş, çavuşkuşu, sığırcık, karatavuk, turna, çulluk, arı kuşu, ağaçkakan ve sarı asma bunların başında gelir.

Ulaşım:

Geniş bir hinterlandı olan İl merkezi kara yollarının kavşak noktasıdır. Diyarbakır’ a hem karayolu, hem hava yolu ,hem de demiryolu ile ulaşım sağlanmaktadır. Her zaman Ankara, İzmir ve İstanbul’ a  düzenli uçak seferleri yapılmaktadır. Diyarbakır’ dan Türkiye’ nin her yerine otobüs ile yolculuk yapılabilir. Ayrıca Ortadoğu Ülkelerine taksi ile yolculuk mümkündür. Diyarbakır’dan Ankara 912, İstanbul 1272, İzmir 1460, Adana 542, Kayseri 620, Malatya 263, Şanlıurfa 284, Elazığ 162, Van 383,Mardin 94, Muş 262 Kilometredir.

Müze, Sincariye Medresesi’nde sergilenen arkeolojik ve etnografik eserlerin yeni binaya taşınması ile 1988 yılında düzenlenmiştir. Müzede Neolitik Çağ’dan itibaren Eski Tunç, Urartu, Assur, Hitit, Roma, Bizans, Artuklu ve Osmanlı dönemi eserleri yer alır. Prehistorik devir seramikleri, Roma stelleri, heykel ve mimari parçaları, Artuklu çinileri, Osmanlı devri ahşap eserleri, silahlar, tekke e

      şyaları, takılar ve daha pek çok eser kronolojik sıra ile müzede sergilenmektedir.

 

Ziya Gökalp Müze Evi

Diyarbakır’ın tipik sivil mimarlık örneklerinden biri olan ev, 1808 yılında inşa edilmiştir. İki katlı bu yapıda malzeme olarak siyah bazalt taşı kullanılmıştır. Ünlü düşünür Ziya Gökalp’ın 1876 yılında doğduğu bu ev 23 Mart 1956 tarihinde müze-ev olarak ziyarete açılmıştır. Müzede yazara ait eşyaların yanı sıra, yörenin etnografik eserleri sergilenmektedir.

Adres: Ziya Gökalp Bulvarı - Diyarbakır 
Tel: 412) 221 27 55 
Faks: 412) 223 08 02

Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi

Ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın Diyarbakır’da doğduğu evdir. Diyarbakır sivil mimarisinin en güzel örneklerinden biri olarak günümüze ulaşmıştır. Müzede, Cahit Sıtkı’nın kitapları, el yazıları, kullandığı eşyalar, fotoğrafları ve kütüphanesi sergilenmektedir.

Örenyerleri 

Çayönü Ören Yeri

Ergani ilçesine bağlı Çayönü Tepesi, ilçenin 7 km. güneybatısında yer almaktadır. Çayönü Tepesi’nde ele geçen buluntular ışığında Diyarbakır ve Güneydoğu Anadolu sınırları içinde yer alan bölgenin ilk yerleşme bölgesi olduğu ve yerleşimin 9000 yıl önceye dek uzandığı saptanmıştır. Çayönü’nde yapılan kazılarda ızgara plan sistemine göre düzenlenmiş evler ve yapılar bulunmuştur.

Diyarbakır Surları: Dünyanın en eski ve en sağlam surlarından olan Diyarbakır kalesi Çin Seddi'nden sonra en uzun surdur.Diyarbakır kalesi,5.700 metre uzunluğunda,10-12 metre yüksekliğinde, 3-5 metre,82 adet burcu,4 yöne açılan ana kapıları bulunmaktadır.Burçlar üzerindeki görkemli kabartmalar ve kitabeleriyle dünyanın ender kalelerindendir.

 

M.Ö. 349 yılında Bizans İmparatoru Costantinus tarafından yenilenen surların yapılış tarihi tam olarak bilinmemektedir. 


Çayönü buluntuları:
 Diyarbakır'ın 65km kuzeybatısında Elazığ karayolu üzerinde Ergani ilçesinde bulunan Çayönü antik kenti cilalı taş devrine yani günümüzden yaklaşık 9000 yıl öncesine dayanmaktadır. Bu yerleşim yerinin ilk yerleşik hayata geçilen yerlerden biri olduğu saptanmıştır. Çayönü İlkel yerleşmesinde çıkartılan öğütme taşları, çakmak taşı, kemikten ve bakırdan yapılan çeşitli aletler Diyarbakır Arkeolojik Müzesi'nde sergilenmektedir.

Diyarbakır Malabadi Batmansu) Köprüsü
 
Diyarbakır İli, Silvan İlçesi sınırları içindedir. Evliya Çelebiye göre bu köprü, Abbasiler dönemine ait bir mimari şaheserdir. Abbasi hanedanına mensup zengin bir tüccar, hayrat için köprüyü yaptırdığı seyahatnamede anlatılır. Ancak, Artuk Oğulları Beyliği dönemine ait olduğu ve Artuk’un torunlarından İlgazi oğlu Timurtaş tarafından 1147 yılında yaptırıldığı da söylenmektedir. Mostar köprüsünün ikizi olarak kabul edilir. Tek kemerli olan bu köprünün içine iki yoldan girilir. İçinde insanların dinlenmesi, yatması ve dış tehlikelerden korunması için odalar yapılmıştır. Ulaşımı sağlamakla birlikte birçok fonksiyonu olan bu sanat harikası köprünün, Diyarbakır'daki diğer eserler gibi meraklılar tarafından mutlaka görülmesi gerekir.
 

 Dicle Köprüsü On Gözlü Köprü)

Şehrin güneyinde, Mardin Kapısı dışında ve şehre 3 km. mesafededir. Köprünün bugün ayakta görülebilen kısımlarının 1065 tarihinde Mervaniler döneminde Übeyd oğlu Yusuf isimli bir mimar tarafından inşa edildiği üzerindeki kitabeden anlaşılmaktadır. Kesme bazalt taştan 10 gözlü olarak inşa edilmiştir. 
 

Haburman Köprüsü

Çermik ilçesinin Haburman köyü civarındadır. Sinek Çayı üzerinde kurulmuş olan bu köprü ortadaki büyük ve sivri, yandakiler daha küçük ve yuvarlak olmak üzere üç gözlüdür. Üzerindeki kitabesinde 1179 tarihinde yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Cami ve Kiliseler

Tarihi ve mimari özellikleri ile muhteşem olan Ulu Cami, Nebi Cami ve Safa Cami Diyarbakır'ın en ünlü camilerdir. Selçuklu Sultanı Melik Şah tarafından yaptırılan Ulu Cami, orijinal dizaynı ve hem Bizans hem de daha eski mimari malzemeleri kullanması ile ilginç olup Türkiye'nin en eski camilerindendir. 

Diyarbakır Ulu Camii:

Şehrin merkezinde yer alır. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. M.S.639 yılında Müslümanlar tarafından Diyarbakır feth edilmiş ve kentin en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesi’nin camiye çevrilmesi ile oluşturulmuştur. Anadolu’nun en eski camilerindendir. Müslümanlar tarafından 5. Harem-i Şerif Mukaddes Mabed) olarak bilinir. 1091 yılında esaslı bir onarım geçirmiştir. Plan itibariyle Şam Emeviye Cami’nin Anadolu’ya yansıması olarak yorumlanır. Camiye Diyarbakır’da hüküm sürmüş bütün devletler büyük önem vermiş ve onarmışlardır. Büyük Selçuklu Hükümdarı Melikşah, İnal ve Nisanoğulları, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev, Artuklular, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan ve Osmanlı Padişahlarından bir çoğuna ait kitabe ve fermanlar Camiinin muhtelif yerlerinde görülmektedir

Behram Paşa Camii.

Vali Behram Paşa tarafından 1564-1572 tarihinde yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eseri olarak kabul edilmektedir. Tamamen kesme taştan yapılmış olup, tek kubbelidir. İkili son cemaat yerine sahiptir. 






 

Şeyh Mutahhar Dört Ayaklı Minare ) Camii

Balıkçılarbaşı semtinde yer alır. Akkoyunlu Sultanı Kasım tarafından 1500 yılında yaptırılmıştır. Siyah ve beyaz sıralı kesme taşlarla inşa edilmiştir. Camiden ayrı dört sütün üzerinde yükselen kare planlı minaresi Anadolu’da tek örnektir.



Safa Camii

Kokulu anlamına gelen İpariye veya Parlı Camii olarak da bilinir. 15. yüzyıl Akkoyunlu eseridir. Önemini, planından, çinilerden ve zengin taş süslemelerinden alır. Taş işlemeciliğinin ilginç örneklerinden olan minaresi, kaideden başlamak üzere külahına kadar kufi, nezih yazılar, değişik biçim ve desenlerden taş süslemeleri ile bezelidir. Minarenin kokulu bitkisel otlar karıştırılarak inşa edildiği söylenmektedir.

Kale Camii Hz. Süleyman–Nazıriye Camii)

Nisan oğlu Ebül Kasım tarafından 1155-1169 yılları arasında yaptırılmıştır. Cami bitişiğinde Osmanlılar döneminde yapılan Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman’ın mezarları bulunmaktadır.

Diyarbakır Kalesi

Diyarbakır Kalesi, il merkezinde bulunmaktadır. Sur duvarlarının uzunluğu 5700 m’ye ulaşmaktadır. Surlar yer yer 12 m. yükseklikte ve 3-5 m. genişliğindedir. Kalenin dört kapısı ve seksen iki burcu vardır. Burçlardan en önemlisi 1208 yılında Artuklu hükümdarı Melik Salih Memduh tarafından inşa ettirilen Yedi Kardeş Burcu’dur. Burç üzerinde çift başlı kartal, kanatlı aslan kabartmaları bulunmaktadır. Kitabesi bir kuşak halinde burcu çevrelemektedir. M.S. 349 yılında Romalılar zamanında inşa edilen kale, İslami dönemlerde de birçok kez onarılmış ve yapılan eklemelerle günümüzdeki görünümüne kavuşmuştur

Diyarbakır Cami ve Kiliseleri

Diyarbakır'ın önemli kiliseleri arasında Mart Thoma, Meryem Ana, Kırklar Kilisesi ve Mart Pityon Kilisesi sayılabilir. Meryem Ana Kilisesi, şehirde kalan az sayıdaki Süryani cemaati tarafından halen kullanılmaktadır. 

Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi

Ali Paşa Mahallesi’nde yer almaktadır. Bugün faal durumda olan tek kilisedir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Geç Roma dönemine tarihlenen bir kapısı ve mihrap üzerinde kalıntıları görülebilen mimari bezekler bulunmaktadır. Geçirdiği bir çok onarım sonucu planında değişiklikler olmuştur. En son 18. yüzyılda onarım görmüştür.

Saint Georgi Kara Papaz) Kilisesi

İç kalenin kuzeydoğu köşesinde yer alır. Yapım tarihi kesin olarak bilinememektedir. Ancak inşa tarzı ve yapıda kullanılan malzemeden dolayı M.S. 2. yüzyıla ait olduğu düşünülen kilise Artuklular döneminde sarayın hamamı olarak kullanılmıştır. Bazı kaynaklarda Artuklu hükümdarlarının bu hamamda ve sarayda Cizreli bilgin El Ceziri’nin imal ettiği mekanik sistemleri kullandıkları yazılmaktadır.

Hanlar, Kervansaraylar

Diyarbakır, Tarihi İpek Yolu'nun merkezlerinden olması sebebi ile önemli hanlara sahiptir. Deliller Hanı, Hasan Paşa, Çiftehan ve Yeni Han'da geçmişte olduğu gibi günümüzde de halı, kilim ve gümüş işleme satan dükkanlar bulunmaktadır.

Deliller Hanı Hüsrev Paşa Hanı)

Mardin Kapı mevkiinde bulunmaktadır. Mimari kimliğini koruyarak, günümüze kadar ayakta kalabilmiş hanların en önemlilerinden biridir. 1527 yılında Diyarbakır Valisi Hüsrev Paşa tarafından arkasındaki cami ve medrese ile birlikte yaptırılmıştır. Binanın Deliller Hanı olarak anılmasının sebebi, Hicaz’a gidecek hacı adaylarını götürecek delillerin rehber) bu handa kalmalarındandır.
 

Hasanpaşa Hanı

Ulu Cami’nin doğusundadır. Osmanlı dönemi Valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır. Avlulu, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Avlunun ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.



Kervansaray

 Mimarisi ve iç yapısı ile görülmesi gereken yerlerden biri olan Kervansaray, bugün restore edilerek otel haline getirilmiştir.

İçkale

 

Mezopotamya’nın bereketli toprakları pek çok kavmin gelip geçtiği ve uygarlık ürettiği bir coğrafyadır. M.Ö.3. binli yıllarda bölgenin egemeni Asurlulardır. Diyarbakır’ın bilinen ilk adı Asur metinlerinde karşımıza çıkar: “Amidi”

         Binyıllar içinde;Hurri-Mitanniler, Urartular, Persler, Romalılar, Selevkoslar, Partlar, Büyük Tigranlar, Araplar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Mervaniler, İnaloğulları, Nisanoğulları, Selçuklular, Artuklular, Eyyübiler, İlhanlılar, Diyarbakır tarihine izler bırakırlar.

 

 

          Bütün bu farklı kültürler ve devletler ;şaşırtıcı bir biçimde kentin temel yerleşme doğruları konusunda uzlaşırlar: İçkale’den günümüze ulaşan kanıtlara ve konumuna bakılarak burasının son yıllara kadar, kentin “yönetim merkezi” olarak sürekli bir işlev gördüğü anlaşılıyor.

          Bu nedenle, Kanuni Sultan Süleyman 16 burç ve iki yeni kapı ekleterek İçkale’yi genişletir.

  İçkale’deki Virantepe Höyüğü’nde yapılan kazılarda, 13. yüzyılın başlarına ait olan Artukoğulları Sarayı’nın kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kalıntıların en önemli kısmını, dört tarafa eyvanlarla açılan süslü bir havuz oluşturmaktadır. Artuklular da görülen ve suyun hem sesinden, hem de serinliğinden yararlanmak için yapılan “selsebil”çözümü, aynı dönem yapısı olan Gazi Köşkü’nde hâlâ yaşar.Yakın dönemlere kadar yönetim merkezi olan İçkale’de, bazıları yeni işlevler için boşaltılmış olan önemli yapılar yer alır. Eski Adliye, Cezaevi, Kolordu ve Jandarma binaları Saint Corc Kilisesi yeni bir hayata kavuşmayı bekliyor. 

   İçkale’deki tarihi binalarda Dünya standartları’ nda  Arkeoloji Müzesi, Taş Eserler Müzesi, Müze Kafeterya, Kilise; Sanat Galerisi, Cezaevi Binası; Kongre Merkezi olarak işlevlendirildi.

 

Çayönü - Ergani/Sesverenpına
Üçtepe - Bismil/Üçtepe 
Hassuni Mağarası - Silvan/Merkez 
Hilal Mağarası - Ergani/Sesverenpınar